Dünyamız da yüzyıllar içerisinde bir çok bakteri,virüs ve yaşam şartlarından dolayı oluşan hastalıklarla mücadele içerisindedir. 

Bu bilimsel ilerlemeler başta bitkisel tedavi ile başlarken zaman içerisinde kimyanın gelişmesiyle beraber birçok noktada gelişme göstermiştir. Zaman içerisinde gelişen fizik ve kimya bilimleri; Biyolojinin ilerlemesine yardımcı olmuştur. Eski zamanlarda bitkilerin  etkilerini gözlemlerken daha sonra kimyasal maddelerin  vücut içerisindeki etkilerinin  gözlemlenmesiyle günümüze kadar gelmiştir.

Biyoloji bilimi reseptör ve ligand ilişkilerini keşfettikçe ilaç sanayi biyoloji alanına yönelmeye başlamıştır. Günümüzdeki keşifler ışığında artık kimyasal değil moleküler düzeyde biyomoküllerin etkileşimleri konusunda yeni bir çağa geçilmiştir.

Bu çağ ile beraber kimyadan biyolojiye bir geçiş sürecindeyiz. Gelişen bu süreçte deneysel genetik tedaviler ve biyobenzer molekül çalışmaları artık yeni nesil bir tedavi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Düşüncesel olarak kimyasal temelli ilaç mekaniklerine sahip biyobenzer moleküller yerine kuantum biyoloji ile artık moleküler etkileşimlerin değil; Molekülerin arasındaki bağların enzimsel dolanıklığına dayanarak tamamen biyolojik tedavi geliştirmelerin yanı sıra virüs, bakteri , gıda ve geri dönüşüm gibi bir çok alanda kullanılabilir bir teknoloji geliştirmek için kurulduk.

Bu teknoloji ile beraber ülkemizde bir çok ürünün markalaştırılması, yerli olarak üretilmesini, gıda endüstrisi ile biyoteknolojiyi etkin bir şekilde kullanmayı ve uluslararası arenada bir ileri atılım hedefleyerek ülkemizi olması gereken seviye için çalışmaktayız.